İnşaat sektörünün kalbinde, şehirlerimizin kalitesini günden güne kemiren ve sıkça göz ardı ettiğimiz tehlikeli bir denklem işliyor. Bir yanda sürekli artan imarlı arsa maliyetleri, diğer yanda bu maliyetin altında ezilen konut kalitesi. Arsa sahipleri mülklerinin değerini en üst seviyeye çıkarmak isterken, biz müteahhitler ise bu beklentiyi karşılamak için çoğu zaman tehlikeli bir formüle başvuruyoruz. Bu kısır döngü, maalesef şehirlerimizin geleceğini ve yaşam kalitemizi ipotek altına alıyor.
Sorun, özellikle kat karşılığı anlaşmalarda düğümleniyor. Tabi kat karşılığı anlaşmalardaki bu sorun satılan arsaların fiyatını yanlış yönlendiriyor. Değeri yükselen bir arsaya sahip olan mülk sahibi, doğal olarak bu değerin karşılığını almak istiyor. Piyasada oluşan yanlış bir algı ise bu karşılığın “mümkün olan en fazla sayıda daire” ile ölçüldüğü yönünde. Bir arsa üzerine ne kadar çok konut sığdırılırsa, arsa sahibinin alacağı payın o kadar değerli olacağına inanılıyor. İşte bu, hem arsa sahibini, hem müteahhidi hem de konut alıcısını uzun vadede zarara uğratan bir yanılgıdır.
“Daha fazla daire” hedefiyle yola çıkıldığında, kaliteden ödün vermek kaçınılmaz hale gelir. Aynı arsaya daha çok konut sığdırmak için daireler küçülür, sosyal donatı ve yeşil alanları yok olur, daha ucuz malzeme ve işçilik tercih edilir. Sonuçta ortaya, birbirinin aynı, ruhsuz, düşük kaliteli ve yaşam konforu sunmaktan uzak bir beton yığını çıkar. Evet, arsa sahibi kağıt üzerinde belki 10 daire yerine 15 daire sahibi olmuştur. Ancak bu 15 dairenin toplam değeri, aynı arsada üretilebilecek 8 adet nitelikli ve kaliteli dairenin toplam değerinden daha az olabilir.
Unutmayalım ki, fazla daire demek, fazla kazanç demek değildir. Düşük kaliteli onlarca daireyi satmak zordur, kira getirisi düşüktür ve zamanla değeri artmaz, aksine eskidikçe düşer. Oysa nitelikli, ferah, kaliteli malzemeyle inşa edilmiş ve sosyal imkanları olan daha az sayıdaki konut, hem daha yüksek bir bedelle satılır hem de yıllar içinde değerini katlayarak artırır. Bu, gerçek ve sürdürülebilir bir kazançtır.
Arsa sahipleri, mülklerinin değerini onlara verilecek olan daire sayısıyla veya yüksek oran ile değil, o dairelerin niteliği ve gelecekteki potansiyeliyle ölçmeli. Müteahhitler ise bu tehlikeli denkleme teslim olmak yerine, arsa sahiplerini doğru bir vizyonla eğitmektir. Çünkü şehirlerimize daha çok bina değil, içinde mutlu yaşanacak, değeri nesiller boyu artacak daha nitelikli ‘yuvalar’ kazandıralım. Gerçek kâr, işte bu vizyondadır.


